
Muvazaa nedir?
Muvazaa, kelime manasıyla “danışıklı işlem” anlamına gelmektedir.
İki tarafın gerçek iradelerini gizlemek suretiyle beyanda bulunmalarına “muvazaa”, bu beyan ile yapılan işleme “muvazaalı işlem” denir. Diğer bir ifadeyle muvazaa, tarafların yaptıkları sözleşmenin hiç hüküm doğurmaması veya tarafların görünüşteki sözleşmeden başka bir sözleşmenin hükümlerini doğurması hususunda anlaşmalarıdır.
Muris Muvazaası Nedir?
Muris muvazaası, mirasbırakanın mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla yaptığı karşılıksız kazandırmaları satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi göstermesi olarak tanımlanabilir. Yani aslında ortada bağış gibi bir karşılıksız kazandırma varken mirasbırakanın bunu satış olarak veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi olarak göstermesi söz konusudur.
Muris muvazaasına örnek olarak Anadolu’nun bazı bölgelerinde mirasın tamamının veya önemli bir kısmının erkek çocuklara kalması gerektiği yönündeki inanç sebebiyle bu inanca sahip mirasbırakanların ölmeden önce mirasın tamamını veya önemli bir kısmını erkek çocuklarına satmış gibi göstermesi verilebilir. Buradaki amaç kız çocukları mirastan mahrum etmektir.
Tapu İptali ve Tescil Davası
Birçok farklı sebeple kanuna aykırı düzenlendiği ve dolayısıyla usulsüz ve yolsuz olduğu iddia edilen tapu kaydının iptali için açılan ve bu tapu kaydının doğru kişiye tescili talep edilen davaya tapu iptali ve tescil davası denir.
Tapu iptali ve tescil davası, kişinin ayni hakkından kaynaklanan mülkiyet hakkının muhafazasını sağlıyor olması sebebiyle çok önemli bir davadır.
Görevli ve Yetkili Mahkeme
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesi gereğince dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Muris muvazaası nedeni ile açılacak olan tapu iptali ve tescil davalarında da görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir.
Muris muvazaası sebebi ile açılan tapu iptali ve tescil davalarında yetkili olan mahkeme ise dava konusu taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir. Dava konusu olan taşınmazlar birden fazla ve bu taşınmazlar farklı yerde iseler taşınmazlardan birisinin bulunduğu yer mahkemesi yetkili mahkeme olacaktır. Yetki kuralı kamu düzeninden kaynaklandığından hâkim tarafından re’sen (kendiliğinden) dikkate alınacaktır.
Bu davayı kim açabilir?
Muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davasında bu muvazaanın ileri sürülmesinde hukuki yararı bulunan tüm kişiler davacı sıfatına sahip olabilecektir. Bunun başında elbette ki murisin mirasçıları gelmektedir. Mirasçılar, saklı pay hakkına sahip olsun veya olmasın, bu davayı açabilme hakkına sahiptir. Birden fazla mirasçı varsa bu davayı mirasçıların birlikte açmaları zorunlu değildir; bu davayı yalnızca bir mirasçı veya mirasçıların bir kısmı da açabilir. Ancak bu durumda davayı açan mirasçı yalnızca kendi miras payı oranında iptal ve tescil talebinde bulunabilecektir.
Davacının bu davada yapacağı iş; kendisinden değil terekeden mal kaçırılmak için taşınmazın muvazaalı temlik edildiğini, murisin ölüm tarihinde ve dava tarihinde kendisinin de mirasçı olduğunu ispat etmekten ibarettir. Yine bu davada davacının talebi; muvazaalı sözleşmenin geçersizliğinin tespitini, bu sözleşmeye dayanılarak bir tapu kaydı oluşmuşsa tapu kaydının iptali ile pay oranında adına tescilini veya eski hale getirilmesini (terekeye iadesini) istemek olacaktır.
Önemle belirtmek gerekir ki; iptali talep edilen tapunun terekeye iadesi talep edilirse ve miras mirasçılar arasında paylaşılmamışsa elbirliği mülkiyeti söz konusu olacağından davayı mirasçılar birlikte açmalıdır.Şöyle ki;ölüm ile birlikte miras kendiliğinden mirasçılara intikal edecektir. İntikal eden bu mirasa konu mallar mirasçılar arasında paylaşılmadıkça elbirliği mülkiyeti söz konusu olacaktır. Elbirliği mülkiyeti söz konusu olduğunda muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davasını mirasçıların tamamı birlikte açması gerekir. Yalnızca bir mirasçının bu davayı açması halinde mahkeme, diğer mirasçıların davaya katılmalarını sağlayacaktır.
Bu dava kime karşı açılmalıdır?
Muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davasında davalı olacak kişi, muvazaalı işlemi yapan kişi veya bu muvazaalı işlem sonucu kendisine yarar sağlayan kişi olacaktır.
İspat Meselesi
Muvazaa nedeniyle hukuki işlemin geçersizliğini ileri süren taraf bunu ispat etmekle yükümlüdür.
Muvazaa olduğu iddia edilen işlem bir tapu senedine yani bir resmi senede dayandığından bunun aksinin de ispatı senetle yapılması gerekmektedir. Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nun 12/04/1993 tarihli ve 31/7 sayılı içtihadı birleştirme kararında da taraf muvazaasının ancak yazılı belge ile ispat edilebileceği kabul edilmiştir. Ancak muvazaalı işlemde bulunan mirasçı dışındaki mirasçılar bu işlemin tarafı olmadıklarından ve üçüncü kişi sıfatına sahip olduklarından yazılı delille ispat zorunluluğunda değillerdir, tanıkla ispat olanağından yararlanabileceklerdir.
Taşınmazın devir bedeli ile gerçek değeri arasında çok fark olması, devir tarihi ile murisin ölüm tarihi arasında kısa bir süre olması, murisin malını satmak için ihtiyacının olmaması, akdin diğer tarafının malı alacak yeterliliğe sahip olmaması gibi durumlar muvazaanın varlığına karine teşkil eden durumlardır.
Yargılamada Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar Nelerdir?
- Murisin davaya konu işlemi yaparken sahip olduğu gerçek iradesi mahkeme tarafından araştırılmalıdır. Mahkeme tarafından; mirasbırakanın tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgeler mercilerinden getirilmeli, diğer mirasçılara devredilen taşınmaz varsa her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı ve murisin paylaştırma kastının bulunup bulunmadığı hususu açıklığa kavuşturularak bu çerçevede bir karar verilmelidir.
- Bir başka dikkat edilmesi gereken husus ehliyet hususudur. Davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Bu sebeple mirasbırakanın davaya konu satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesini yaptığı tarihte ehliyetinin olup olmaması meselesi öncelikli olarak araştırılmalıdır. Bu meseleye ilişkin olarak mahkeme tarafından yeterli somut bilgiler toplanmalı, ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait varsa sağlık raporu celp edilmeli ve gerekirse tanıklardan bu konuya ilişkin açıklayıcı beyanlar alınmalıdır.
- Davayı açarken dikkat edilmesi gereken bir diğer husus da talep kısmında yalnızca tapu iptali talebinde değil aynı zamanda tescil talebinde de bulunulmalıdır. Mahkemelerin “taleple bağlılık ilkesi” gereğince yalnızca tapu iptalinin talep edilmiş olması halinde tescile karar veremeyeceği kabul edilmektedir. Bu sebeple yalnızca tapu iptalinin değil aynı zamanda bu tapunun davacılar adına tescili de talep edilmelidir. Yalnızca tapu iptali istenmiş olması halinde mahkemenin davacı tarafa ayrıca tescil davası açmak üzere olanak tanıması ve sonrasında bu davaları birleştirmesi doğru olacaktır. Davacı iptal değil yalnızca tescil talebinde bulunmuş ise, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, tescil isteğinin tapu sicilinde mevcut eski tapu kaydının iptali talebini de kapsadığı gözetilerek davacının ayrıca tapunun iptalini dava etmesine gerek yoktur.
- Ölünceye kadar bakma sözleşmesinden kaynaklanan muris muvazaası nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davalarında taraflara yüklenen edimler arasında aşırı orantısızlık olması muris muvazaasının varlığına karine teşkil edecektir. Şöyle ki; ölünceye kadar bakma sözleşmesinde bakım borçlusu bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısı da malvarlığının bir kısmını bakım borçlusuna devretmeyi taahhüt etmektedir. Burada bakım alacaklısı ile bakım borçlusunun edimleri arasında bir orantı bulunmalı, bu oran makul sınırlar içerisinde, hakkaniyete ve netice olarak adalete uygun olmalıdır. Bu edimler arasında ciddi manada bir orantısızlık olması muvazaanın varlığına karine teşkil edecektir.
- Davaya konu taşınmazın satış bedeli ile bilirkişi marifetiyle hesaplanan değeri arasında çok fark olması muris muvazaasının varlığına tek başına delil olarak kabul edilmemelidir. Çünkü taşınmaz alım satımında vergilerin yüksek olması nedeniyle Türkiye’de birçok vatandaş satış bedelini belediyeden alınan rayiç değer üzerinden göstermektedir.
Zamanaşımı Meselesi
Muris muvazaasına nedeniyle açılacak olan tapu iptali ve tescil davasında herhangi bir zamanaşımı öngörülmemiştir. Kural olarak bu dava her zaman açılabilir. Ancak her kuralın istisnası olduğu gibi bu kuralın da bir istisnası vardır. Şöyle ki; Kadastro Kanunu’nun 12. maddesinin 3. fıkrasında “Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.” şeklinde belirtilmiştir. Dolayısıyla muvazaanın ileri sürülmesi herhangi bir süreye tabi olmasa da muvazaalı işlem kadastro tespit tutanağının düzenlenmesinden önce yapılmış ise ve kadastro tutanaklarının kesinleşmesinden sonra 10 yıllık hak düşürücü sürede dava açılmamışsa artık muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil davası açılamayacaktır. Kadastro tespit tutanağı hiç düzenlenmemişse veya bu tutanak düzenlendikten sonra muvazaalı işlem yapılmışsa muris muvazaası nedeniyle tapu iptali ve tescil davası her zaman açılabilecektir.
Yargılama Harç ve Giderleri
Her dava açılırken kural olarak birtakım ödemeler yapılması icap etmektedir. Bu ödemeler yargılama giderlerini oluşturmaktadır. Yargılama giderleri; yargılama harçları, yapılan masraflar ve vekalet ücretinden oluşmaktadır.
Muris muvazaası nedeniyle açılan tapu iptali ve tescil davasında dava değeri, taşınmazın tümünün değeri üzerinden davayı açan mirasçı ya da mirasçıların miras payına isabet eden değer olup bu değer üzerinden harç alınacaktır.
Harçlar Kanunu’na bağlı 1 sayılı tarifede harç oranları gösterilmiştir. Kural olarak dava açarken alınması gereken harçlar, başvurma harcı ile karar ve ilam harcıdır.
2022 yılı güncel harç tarifesi gereğince dava açılış esnasında davacıdan başvurma harcı olarak 80,70 TL, peşin harç (karar ve ilam harcı) olarak dava konusu taşınmazın değerinin binde 68,31’i alınmaktadır.
Tapu iptali ve tescil davası nısbi harca tabi olan bir davadır.
Davacının davayı açarken yargılama harçlarının yanı sıra yargılama esnasında kullanılmak üzere belli bir miktar gider avansı da yatırması gerekmektedir. Bu gider avansını yargılama masrafları olarak kabul etmek gerekir. Yargılama masraflarına tebligat giderleri, keşif giderleri, bilirkişi ücreti ve giderleri, ilgili kurumlarda belge istemek için yazılan müzekkere giderleri vb. örnek olarak verilebilir.
Dava konusu taşınmazın değerinin belirlenmesinin mümkün olduğu hallerde dava dilekçesinde bu değerin gösterilmesi icap etmektedir; gösterilmemişse davacıya tespit ettirilir, tespitten kaçınılması halinde ise dava dilekçesi işleme konmayacaktır.
Dava açarken yatırılan harcın daha sonra mahkeme tarafından yapılacak keşif ve bilirkişi tarafından belirlenecek değer ile eksik olduğu ortaya çıkarsa davacı taraf eksik kalan harcı tamamlayacaktır.
Yargılama harç ve masrafları kural olarak, dava sonunda haksız çıkan tarafa yükletilir.
Vekalet Ücreti
Muris muvazaası nedeniyle açılan tapu iptali ve tescil davalarında vekalet ücreti nısbi tarifeye göre belirlenir. Taraflar açılan davada kendilerini vekil ile temsil etmişlerse karar tarihinde geçerli olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre vekalet ücretine karar verilecektir.
Kural olarak dava sonunda hangi taraf haklı çıktıysa o taraf lehine vekalet ücretine karar verilecektir. Yani tapu iptali ve tescil davasının kabulü halinde davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiyse davalı tarafın davacı tarafa vekalet ücreti ödemesine, davanın reddi halinde ise davalı taraf kendini vekil ile temsil ettirdiyse davacı tarafın davalı tarafa vekalet ücreti ödemesine karar verilecektir.
Muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davası mülkiyet hakkından kaynaklanan bir dava olduğundan, bu davanın açılması, takip edilmesi ve nihayetinde karara bağlanması süreçleri büyük önem arz etmektedir. Bu sebeple de bu davanın takibinde profesyonel yardım alınması icap etmektedir. Bu dava sürecinde hukuki menfaatin zarar görmemesi adına mutlaka gayrimenkul hukuku alanında çalışan bir avukattan yardım almakta fayda vardır.
Av. Mahmut Faruk Kozoğlu
Konuyla İlgili Önemli Yargıtay Kararları
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu – 2018/1-533 E. 2021/1189 K. 07/10/2021 T.
Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Olayda, mirasbırakan tarafından kızının sağladığı bakım ve ileride de kendisine bakıp gözetmesi amacıyla dava konusu taşınmazın devredildiği açık olup ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapıldıktan sonra davalı Çorum’a babasının yanına taşınmış, yaşlı ve hasta olan murise ölümüne kadar bakarak sözleşmeyle üstlendiği edimini ifa etmiştir.
Ölünceye kadar bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bir bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da bu sözleşmede tarafların hak ve borçları bakım alacaklısının ömrüyle sınırlı olduğundan bakım alacaklısının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş olması da sözleşmenin geçerliliğine etkili değildir.
Olayda, murisin taşınmazını sadece bir görünüş yaratmak için değil de samimi olarak bakım temini için ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle devrettiği, diğer mirasçılarından mal kaçırma amacını taşımadığı, bakım borçlusu olan davalının da babasına bakarak karşı edimini ifa ettiği anlaşılmakta olup, gerçek bakım karşılığı yapılan sözleşmenin muris muvazaası nedeniyle geçersiz olduğundan söz edilemeyeceğinden Özel Daire bozma kararına uyularak davanın reddine karar verilmesi gerekirken mahkemece önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu – 2013/1-1634 E. 2015/1531 K. 10/06/2015 T.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Miras bırakan tarafından taşınmazın davalıya anne ve babası aracılığı ile satış suretiyle temlik edildiği, yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın temlik tarihi itibariyle değerinin 10.000.000-TL (eski Türk Lirası) olarak belirlendiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, temlik tarihinde miras bırakanın ekonomik durumunun iyi olması, taşınmaz mal satma ihtiyacının bulunmaması, taşınmazın temlik tarihindeki gerçek değeri ile akitte gösterilen değeri arasında fahiş fark bulunması, davalının torunu olup, temlikin yapıldığı tarihte 16 yaşında olması ve alım gücünün bulunmaması; öte yandan miras bırakanın sağlığında hak dengesini gözeten paylaştırma savunmasının, ancak mirasçılar arasında söz konusu olabileceği ve davalının da mirasçı olmadığı dikkate alındığında bu savunmaya değer verilemeyeceği; miras bırakan tarafından yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla muvazaalı olarak yapıldığı anlaşıldığından, davanın kabulü gerektiğine değinen bozma ilamına uyulması gerekirken, direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi – 2019/2871 E. 2020/4572 K. 29/09/2020 T.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde bedel, bu da olmadığı taktirde tenkis isteğine ilişkindir. Her ne kadar bölge adliye mahkemesince, mirasbırakanın taşınmaz satmaya ihtiyacı bulunmadığı, bedeller arasında fahiş fark olduğu, satış bedelinin ödendiğinin davalı tarafça kanıtlanamadığı, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle mirasbırakandan davalılara geçen ½ pay yönünden davanın kabulüne karar verilmiş ise de, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda mirasbırakanın asıl amaç ve iradesinin duraksamaya yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkarılmasının önem arz ettiği, böylesi bir iddianın ileri sürülmesi halinde ispat külfetinin davacı tarafa ait olduğu kuşkusuzdur. Ne var ki, dinlenen davacı tanıklarının mirasbırakan tarafından yapılan temlikle ilgili bilgilerinin bulunmadığı, mirasbırakanın 1996 yılında ölen oğlu Ş.’den veya bu oğlundan olma davacı torunlarından mal kaçırmasını gerektirir somut bir olgunun ortaya konulamadığı, üstelik davacıların annesi olan ve davacı tanığı olarak dinlenen L.’nin, davacıların babası Ş. ile mirasbırakanın arasının diğer çocuklarla aynı olduğunu ifade ettiği, salt bedeller arasındaki farkın da muvazaanın ispatında yeterli olmadığı, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu iddiasının davacı tarafça ispatlanamadığı sonucuna varılmaktadır. Hal böyle olunca, davanın tümden reddine karar verilmesi gerekir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu – 1974/1 E. 1974/2 K. 01/04/1974 T.
Bir kimsenin mirasçısını miras hakkından yoksun kılmak amacıyla, iradesini bağış yerine satış olarak açıklaması durumunda, saklı pay sahibi olsun olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların satış sözleşmesinin danışıklı olduğunu ileri sürerek dava açma hakları vardır.
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi – 2013/17542 E. 2014/3526 K. 19/02/2014 T.
Taşınır malların mülkiyetinin nasıl intikal edeceği Türk Medeni Kanununun 763. maddesinde düzenlenmiştir. Taşınırların elden bağışlanması şekle bağlı olmayıp, bağışlayanın bu şeyi bağışlanana teslim etmesiyle vücut bulacağından (6098 Sayılı Kanunun 289. maddesi) mülkiyet alıcıya geçer. Tarafların belli bir sözleşme yapmak istedikleri halde gerçek sözleşmeyi saklamak üzere diğer bir sözleşme yapmaları halinde görünürdeki sözleşme hükümsüz olduğu halde gerçek sözleşme geçerlidir. Bunun istisnası gerçek sözleşmenin geçerliliğinin şekle bağlı olması halidir.
Somut olayda, miras barakan ile davalı B. arasındaki gizli sözleşme menkul malın (otomobilin) bağışlanmasına ilişkindir. Bu gibi sözleşmeler şekil şartına bağlı olmadığından mal elden bağışlanmakla mülkiyeti bağışlanana geçer. Bu tür bir temlikin 6098 Sayılı Kanunun 19. maddesi ve 1.4.1974 tarih ve 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme kapsamında olduğu söylenemez.
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi – 2013/17542 E. 2014/3526 K. 19/02/2014 T.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis isteğine ilişkindir. TMK’nın 702/2 maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının (onaylarının) alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir (11.10.1982 tarihli 1982/3-2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı). Nitekim, bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir. Somut olayda, öncelikli olarak muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve mirasbırakan adına tescil, olmazsa miras payı oranında tenkis istenilmiş olup, iptal-tescil yönünden terekeye iade isteği bulunduğuna göre dava dışı mirasçıların da olduğu gözetilerek davaya olurlarının alınması ya da terekeye atanacak temsilci aracılığıyla davaya devam edilmesi gerektiği açıktır. Hal böyle olunca, davaya katılmayan mirasçıların olurlarının alınması ya da miras şirketine TMK’nın 640.maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru değildir.