Trafik kazaları sonucu araçlar hem fiziksel anlamda zarara uğramakta hem de ikinci el piyasasında değer kaybı yaşamaktadır. Bu makalede, trafik kazası sonucu araçta oluşan maddi hasarın ve değer kaybının hukuki boyutları ele alınacak; bu tür zararların tespit edilmesi, sigorta kapsamındaki süreçler ve zarar gören tarafların tazmin taleplerini nasıl iletebilecekleri üzerinde durulacaktır.

Maddi Hasar Nedir?

Trafik kazalarında maddi hasar, bir motorlu taşıtın karıştığı kaza sonucunda ortaya çıkan fiziksel zararların mal varlığına yönelik etkilerini ifade eder. Bu hasar, kaza sonucu taşıtın kendisinde meydana gelen mekanik, yapısal veya estetik bozulmaları, araç içinde yer alan eşyaların zarar görmesini, üçüncü kişilere veya kamu malına verilen maddi zararları kapsar. Örneğin, bir trafik kazasında araçların çarpışması sonucu araçlarda meydana gelen tamir edilebilir ya da değişmesi gereken parça ve ekipman hasarları, boyada oluşan çizik veya göçükler, kaza anında taşıtta bulunan malzemelerin (bagaj, elektronik cihazlar vb.) hasar görmesi, trafik levhalarına, yol bariyerlerine veya başka bir üçüncü şahsın mülküne verilen zararlar maddi hasar kapsamına girer.

Değer Kaybı Nedir?

Araç değer kaybı, hasar alarak onarım gören aracın ikinci el piyasa değerindeki düşüşü ifade eden bir kavramdır. Kazaya karışıp hasar gören bir araç her ne kadar tamir görse de TRAMER (Trafik Sigortaları Bilgi Merkezi) kayıtlarında kaza bilgisi yer alacak, aracın değerinde ikinci el piyasasında da bir düşüş meydana gelecektir. Özellikle söz konusu araç, bu kaza ile daha önce kazaya uğramayan bir parçasında değişim ve boya işlemine ihtiyaç duyduğunda bu durum aracın değerini oldukça düşürecektir. Kısacası araç değer kaybı, kazaya karışan aracın kazadan önceki ikinci el piyasa değeri ile kazadan sonraki ikinci el piyasa değeri arasındaki “düşüş farkına” denir.

Araç Değer Kaybı Talebinde Kusurun Önemi

Trafik kazalarında, zarara sebep olanın bu zararı karşılaması, haksız fiilden doğan sorumluluğun yerine getirilmesidir. Türk Borçlar Kanunu’nda haksız fiil hükümleri düzenlenmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesinde “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür” denilmektedir. Devamındaki 50. ve 51. maddelerde de zarar görenin hem zararını hem de zarar verenin kusurunun ispatlanması, zararın ispat edilememesi halinde ise hâkimin zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirlemesi gerektiğinden bahsedilmiştir.  Aynı kanunun 52. maddesinde ise hâkimin tazminatı indirip artırabileceğinden bahsedilmiştir. Anılan maddelerden de anlaşılacağı üzere haksız fiil nedeniyle trafik kazalarından meydana gelen zararların tazmininde kusurun varlığı aranmış ve hâkimin hakkaniyete göre belirlediği tazminat miktarını indirebileceğinden ve artırabileceğinden bahsedilmiştir. Trafik kazasından doğan araç değer kaybı da gerçek zarar kapsamında ele alınacak olup ödeme yükümlüsü tarafından sorumluluktan kurtuluş sebepleri ileri sürülebilecektir. Yani değer kaybına sebep olan sürücü, olayda tam kusursuz olduğunu ispat ederek sorumluluktan kurtulabileceği gibi kusuru nispetinde bedelden indirim de talep edebilir. Taraflar kaza yaptıktan sonra kusurlarını ispatlamak için aralarında kaza tutanağı düzenlemekte, bu düzenlenen tutanak ile TRAMER kaza tespit tutanağı uygulamasında taraflara kusur dağılımı yapılmaktadır. Ancak kusur dağılımını sigorta şirketleri %0, %50 ve %100 olarak üç çeşit oran olarak uygulamaktadırlar. Burada değer kaybı talebinde bulunan tarafın %100 kusurlu olmaması gerekmektedir. %100 kusurlu olan tarafın değer kaybı talebinde bulunma hakkı yoktur. Tarafların kusura karşı itirazda bulunması halinde dosya bilirkişiye gönderilecek ve kusur oranına göre hesaplama yapacaktır.

Değer Kaybı Tazminatından Kimler Sorumludur?

Araç değer kaybı alacağı için öncelikle kaza tek taraflı değil, çift taraflı veya daha fazla aracın kazaya karışmış olması gerekir. Çift taraflı veya daha fazla aracın karışmış olduğu kazada oluşan değer kaybından sorumlu olanlar Karayolları Trafik Kanunu gereğince hem “zarar veren sürücü”, hem “aracın işleteni” ve varsa bağlı olduğu “teşebbüsün sahibi” müştereken ve müteselsilen sorumlu olacaktır. Aynı zamanda aracın “zorunlu mali mesuliyet sigortacısı” ve aşan kısım yönünden de eğer var ise “ihtiyari mali mesuliyet sigortacısı” da sorumlu olacaktır. Burada aracın işleteni ile araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüsün sahibi veya eylemlerinden sorumlu oldukları kimselerin sorumluluğu tehlike esasına dayanan kusursuz sorumluluk halidir. Yani sorumluluk kusura dayanmadığı için hiçbir kusurları olmasa dahi sorumlu olacaklardır. Ancak Karayolları Trafik Kanunu m. 86/1’de bir istisna mevcuttur. İlgili maddede “İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur” denilmektedir. Yani işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ispat unsuru yerine getirdiğinde sorumluluktan kurtulabileceklerdir.

Araçta Pert Durumu Oluştuğunda Değer Kaybının Talebi

Öncelikle araçtaki “pert” durumunun ne olduğuna bakmakta fayda vardır. Pert kavramı sigorta mevzuatımızda yer almamakla birlikte pert kavramı uygulamada “ağır hasar” ya da “tam hasara” uğramış araçlar için kullanılan bir kavramdır. Bununla ilgili Karayolları Trafik Yönetmeliği 39. maddesinde de hurda araç “Ekonomik ömrünü doldurma, eskime, yıpranma, kaza, yanma, tahrip edilme ve benzeri nedenlerle kullanılamaz hale gelen araçlar” şeklinde tanımlanmıştır. Pert araçlara verilen pert kaydı, kasko sigortasına göre kazadan sonra araç değerinin %70’ini veya daha fazlasını kaybettiği ya da aracın kullanılamaz hale geldiği durumlar olarak ortaya çıkar. Kaza sonrası tam hasarlı duruma gelen bu araçlar trafikten çekilmektedir. Bu durum aracın plakasına işlenir ve “Trafikten çekilmiştir” kaşeli belge ile aracın pert kaydı tescillenir.

Eğer bir araç için pert kararı verilmiş ve plakasına pert kaydı işlenmişse, araç sahibi araç değer kaybı talep edemeyecektir. Çünkü araç değer kaybı dediğimiz husus yukarıda da bahsettiğimiz gibi aracın ikinci el piyasasındaki düşüşünü ifade etmektedir. Araç sahibi pert durumlu ve trafikten çekilmiştir belgeli olan aracını 2. el piyasasında satışa çıkaramayacağı için araç değer kaybı tazminat hakkı da otomatik olarak olmayacaktır. Sadece pert aracın kaskosunun bağlı olduğu sigorta şirketi, aracın o günkü rayiç değerini hesaplayarak, araç sahibine tazminat olarak ödeyecektir.

Maddi Hasar ve Değer Kaybında Başvurulabilecek Yerler

Maddi hasar yönünden bakıldığında; maddi hasarın tazmini, uygulamada genellikle, tamiri yapan servis tarafından kusurlu taraf sigorta şirketi ile kurulan bağlantı üzerinden sağlanmaktadır. Yani araç ilgili serviste tamir edilmekte ve tamir bedeli kusurlu taraf sigorta şirketinden alınmaktadır.

Değer kaybı yönünden bakıldığında; değer kaybı için evvela kusurlu taraf sigorta şirketine başvurulmakta, sigorta şirketinden olumsuz bir dönüş alınır veya yapılan ödeme uygun görülmezse sigorta tahkim komisyonuna veya önce arabuluculuk olmak şartıyla dava yoluna gidilmektedir.

Trafik kazalarından kaynaklanan tazminatlar için Karayolları Trafik Kanunu m. 97’de de belirtildiği gibi zarar görenlerin önce ilgili sigorta şirketine söz konusu zararla ilgili yazılı olarak başvuru yapmaları gerekmektedir. Bu başvuru mahkemelerce dava şartı olarak kabul edilmekte ve bu usule uymayanların davaları “dava şartı yokluğu” nedeniyle usulden reddedilmektedir. Sigorta şirketine yazılı başvuru, noter yoluyla ihtarname gönderimi, KEP üzerinden ileti gönderimi, mail üzerinden ıslak imzalı dilekçenin gönderimi veya posta ile gönderim gibi yöntemlerle yapılabilmektedir. (Biz genel olarak KEP üzerinden veya mail üzerinden gönderimi tercih etmekteyiz.)

İlgili sigorta şirketi başvurucuya 15 gün içerisinde yazılı olarak cevap vermek zorundadır. Eğer cevap vermezse, verilen cevap talebi karşılamazsa ya da başvuruyu reddederse başvurucu dava açma yoluna gidebilir.

Sigorta şirketlerine karşı açılacak davalarda görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesidir. Ticari uyuşmazlıktan kaynaklanan davalar dava şartı arabuluculuğa tabi olduğundan doğrudan dava açılamamakta, öncelikle arabuluculuğa başvurulması icap etmektedir.

Arabuluculuk aşaması şöyle işler; başvurucu taraf arabuluculuk bürosuna bir form doldurmak suretiyle başvuruda bulunur, büro tarafsız bir arabulucu görevlendirir, bu arabulucu tarafları bir araya getirerek tarafların talep ve tekliflerini birbirlerine iletmesini sağlayarak uyuşmazlığı sulh yoluyla çözmeye çalışır, uyuşmazlık bu şekilde çözülürse dava yoluna gitmeye gerek kalmaz, uyuşmazlık bu şekilde çözülemezse başvurucu taraf dava yoluna gider.

Başvurucu taraf mahkemede dava açmak yerine Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurma hakkına da sahiptir. Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvuru için ilgili sigorta şirketinin sigorta tahkim sistemine üye olmuş olması gerekir. Sigorta Tahkim Komisyonu önüne gelen uyuşmazlıkları en fazla 4 ay içerisinde sonuca bağlamak zorundadır. Bu sebepten dolayı uygulamada sıklıkla başvurulan ve daha hızlı sonuç alınabilen bir yöntemdir.

Sigorta Tahkim Komisyonu Nedir ve Başvuru Nasıl Yapılır?

Sigorta Tahkim Komisyonu, üye sigorta kuruluşları ile sigorta ettiren veya sigortadan menfaat sağlayan kişiler arasında sigorta sözleşmesinden doğan uyuşmazlıkları çözümü amacıyla Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği nezdinde oluşturulmuş bir kurumdur. Merkezi İstanbul’dadır. Yapılan başvuruların ne kadar etkili şekilde sunulduğu değil, özü önemli olduğu için başvurulara ilişkin süreç uzman yardımına gerek duymaksızın şahsen yapılabilmektedir. Komisyona yapılacak başvurular dosya üzerinden inceleme altına alınacaktır. Komisyona başvuru için öncelikle üye sigorta kuruluşuna yazılı başvuru yapılması gerekmekte, 15 iş günü içerisinde dönüş yapması gerekmektedir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi istediğimiz dönüş sağlanmadığında başvurucu elinde başvuru yaptığını ispatlayan belgeler ya da cevabi yazı ile Sigorta Tahkim Komisyonuna başvuru yapabilmektedir. Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvuru için Zorunlu Sigortalar hariç uyuşmazlık konusu başvurunun ilgili sigorta şirketinin üyelik tarihinden sonra meydana gelmiş olması gereklidir. Zorunlu Sigortalarda ise kuruluşun Komisyona Üye olup olmadığına bakılmaksızın başvuru yapılabilmektedir. Başvuru, komisyonun web sitesi üzerinden e-devlet ile giriş yapmak suretiyle yapılabilmektedir.

Sigorta Şirketinin Sigortalıya Zararı Rücu Etmesi

Kural olarak, sigorta şirketi trafik kazası sonucu aracında değer kaybı meydana gelen kişinin zararını tazmin ettikten sonra kendi sigortalısına bu ödeme kalemini rücu edemez. Ancak bunun da bazı istisnaları vardır. Bu istisnalar şunlardır;

  • Sigortalının veya eyleminden sorumlu olduğu kişilerin kastı varsa,
  • Değer kaybına sebep olan aracın sürücüsü ehliyetsiz ise,
  • Olay anında sürücü alkol veya uyuşturucu madde etkisi altında ise,
  • Değer kaybına sebep olan araç mevzuata aykırı olarak trafiğe çıkmış ise,
  • Araç Sigortalının kusuru ile çalınmış veya gasp edilmiş ise

sigorta şirketi kendi sigortalısına tazmin ettiği zararı rücu edebilecektir.

Zamanaşımı ve Sürenin Başlangıcı

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72. maddesi, “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve herhâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar” hükmünü içermektedir.

TTK md.1420/1 gereğince “sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemler, alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yıl ve 1482’nci madde hükmü saklı kalmak üzere, sigorta tazminatına ve sigorta bedeline ilişkin istemler herhâlde rizikonun gerçekleştiği tarihten itibaren altı yıl geçmekle zamanaşımına uğrar”. TTK m.1482’ye göre sorumluluk sigortalarında sigortacıya yöneltilecek tazminat istemleri, sigorta konusu olayın vukuundan itibaren on yıl geçmekle zamanaşımına uğramaktadır.

Yukarıda da belirttiğimiz üzere araç değer kaybından doğan tazminat davalarında haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler uygulanmaktadır. Bu nedenden dolayı araç değer kaybı taleplerinde Türk Borçlar Kanunu’nun 72. maddesinde düzenlenen iki yıllık ve on yıllık kesin zamanaşımı sürelerinin uygulanması gerekmektedir.

Aynı zamanda Karayolları Trafik Kanunu’nda zamanaşımı başlığı altında Borçlar Kanunu’ndaki haksız fiil zamanaşımı süresine göre özel hüküm olan bir düzenleme yapılmıştırKarayolları Trafik Kanunu m. 109’da “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir”denilerek Borçlar Kanunu’na paralel bir düzenleme yapılmıştır. Bu durumda yaşanan trafik kazasında cezai müeyyide gerektiren bir olay yaşandıysa (ölüm, yaralama vb.) ceza kanununda belirlenen zamanaşımı süresi dikkate alınacaktır.

Araç değer kaybı tazminatında iki yıllık sürenin başlangıcı, Türk Borçlar Kanunu’nun 72. maddesine göre zarar görenin ‘zararı’ ve ‘tazminat yükümlüsü’nü öğrendiği tarihten itibaren başlar. Zarar ve sorumludan farklı tarihlerde haberdar olunması halinde, zamanaşımı son öğrenme gününden itibaren işlemeye başlar. Şayet zarara uğrayan tüzel kişi ise, bu durumda zamanaşımının başlangıcında dava açmaya yetkili organın öğrendiği tarih dikkate alınmalıdır. Bu iki koşul gerçekleşmediği durumda, yani zarar ve sorumlular birlikte öğrenilemediği sürece, iki yıllık zamanaşımı süresi işlemeye başlamaz. Araç değer kaybı tazminatında 10 yıllık sürenin başlangıcı ise kural olarak, haksız eylemin vukuundan itibaren işlemeye başlayacaktır.

Görevli ve Yetkili Mahkeme

Araç değer kaybı alacaklarında görevli ve yetkili mahkemeyi belirlemek önem arz etmektedir. Çünkü trafik kazasından kaynaklı maddi hasar ve değer kaybından doğan tazminat davalarında birden fazla görevli ve yetkili mahkeme bulunmaktadır.

Görevli mahkemeye bakacak olursak Zorunlu mali sorumluluk sigorta sözleşmesinden doğan uyuşmazlıklar “genel mahkemelerde” çözümlenebileceği gibi, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30. maddesi gereğince “tahkim” yolu ile de çözümlenebilir. Ancak dava açılmak istenirse araç değer kaybından doğan tazminat davalarında görevli mahkeme esasen Asliye Hukuk Mahkemeleridir. Ancak sigorta şirketine dava açılacaksa görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemeleridir. Bu husus hakkında kanuni düzenlemelere bakacak olursak Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde mutlak ticari davalar düzenlenerek “Bu kanundan doğan hukuk davalarının ticari dava sayılır” denilmiştir. Ayrıca, Türk Ticaret Kanunu’nun 1401-1520 arası maddelerinde sigorta hukukunun esasları düzenlenmiş olup, 1483 ve devamı maddelerinde “zorunlu sorumluluk sigortaları” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu düzenlemeler ile asliye ticaret mahkemeleri görevli kabul edilmiştir.

Yetkili mahkemeye bakacak olursak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun genel yetkiyi düzenleyen 6. maddesinin 1. fıkrasına göre; “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir”. Aynı yasanın 7. maddesinde de “Davalı birden fazla ise dava, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. Ancak, dava sebebine göre kanunda, davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme belirtilmişse, davaya o yer mahkemesinde bakılır. Birden fazla davalının bulunduğu hâllerde, davanın, davalılardan birini sırf kendi yerleşim yeri mahkemesinden başka bir mahkemeye getirmek amacıyla açıldığı, deliller veya belirtilerle anlaşılırsa, mahkeme, ilgili davalının itirazı üzerine, onun hakkındaki davayı ayırarak yetkisizlik kararı verir” denilmektedir. Yine aynı Kanun’un 16. maddesine göre, “Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir”denilmektedir. Bu durumda haksız fiile dayalı davalarda yetki kesin yetki değil seçimlik bir yetkidir. Yani davacı bu mahkemelerden birini seçip davasını burada açmak hususunda seçimlik yetkiye sahiptir.

Sonuç:

Maddi hasar, trafik kazası nedeniyle araçta meydana gelen fiziki hasarın tamirat bedelini tanımlamaktadır. Değer kaybı ise trafik kazası sonucu araçta meydana gelen ikinci el piyasa değerindeki düşüşü ifade etmektedir.

Gerçekleşen trafik kazası ile oluşan maddi hasar ve değer kaybının tazmininde; başvurulacak yollar, başvuru usulleri, kusur oranının belirlenmesi, tazminat değerinin belirlenmesinde dikkat edilecek kriterler gibi hususlara son derece hakim olunmalıdır. Ayrıca sigorta şirketine veya tahkim komisyonuna başvuruda hangi belgelerin ne şekilde ibraz edileceği de mutlaka bilinmesi gerekmektedir. Bu nedenle trafik kazası nedeniyle oluşan maddi hasar ve değer kaybının tazmini sürecinde alanında uzman bir avukattan hukuki destek alınması elzemdir.

Avukat M. FARUK KOZOĞLU

&

EMRE KÖSEOĞLU (Hukuk Fak. Öğrencisi)

Konu ile ilgili önemli Yargıtay kararları

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2003/16114 E. 2004/5734 K.

Davacı, trafik kazası sonucu yaralandığını ve traktörünün hasar gördüğünü, davalıların traktörü tamir ettireceklerini bildirdikleri halde tamamen tamir ettirmediklerini, tamir ettirilmeyen hasarı tespit ettirdiğini, onarılmayan hasarı ile değer kaybının ve traktörü çalıştıramadığından oluşan gelir kaybının hüküm altına alınmasını, yaralanması nedeniyle de manevi tazminata hükmedilmesini istemiştir. Davacı, davalının haksız eylemi sonucu yaralandığına göre istemin dayanağı olan Borçlar Yasası’nın 47. maddesi gereğince davacı yararına manevi tazminat takdir edilmesi gerekir. Öte yandan kaza sonucu traktörde meydana gelen hasarın tam olarak giderilmediği de delil tesbiti suretiyle mahkemeye tesbit ettirilmiş olduğundan, maddi tazminat talebinin de kabulü gerekir. Yine, dava konusu traktörün onarılmış durumdaki değeri, ne kadar iyi onarılmış olursa olsun, kural olarak aynı nitelikteki hiç hasara uğramayan araç değerinden düşüktür. Zararı tazminle yükümlü olan kimse, tazmin borcunu doğuran eylemin meydana gelmesinden önceki durumu iadeye mecburdur. Şu durumda belirlenecek değer kaybının da hüküm altına alınması gerektiğinin gözetilmemiş olması da doğru değildir.

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/13822 E. 2017/10397 K.

Dava, trafik kazası sebebiyle araçta meydana gelen değer kaybı ve kazanç kaybı bedelinin tazmini istemine ilişkindir. Davacı aracının hasarlandığı ve tamir gördüğü süre zarfında davacı yanca kullanılamadığı sabittir. Bu durumda aracın tamir süresi içinde oluşacak gelir kaybı değil, makina mühendisi bilirkişice, davaya konu kaza sebebiyle araçtaki hasarın giderilmesi için gereken makul onarım süresinin belirlenerek kazanç kaybının belirlenmesi gerekirken serviste kaldığı 70 gün üzerinden kazanç kaybının belirlenmesi doğru olmamıştır. Davacının gelir kaybının hesaplanması yönünden, günlük net kazancının tespiti hususunda seçilecek uzman bilirkişi marifetiyle davacının yaptığı işle ilgili ticari defter, belge, faturalar ile vergi kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak davacının yapmak zorunda olduğu zorunlu giderler dışında aracın çalıştırılmasından kaynaklı amortisman, yakıt vb. giderler de düşüldükten sonra günlük net kazancının ne kadar olacağı hususunda tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek gerekçeli, ayrıntılı, denetime elverişli bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Davalı sigorta şirketi, hasar gören davacı şirkete ait aracın kasko sigortacısı olan şirket için Trafik Sigorta Poliçe teminatının tamamının ödendiğini, bu sebeple bakiye teminat kalmadığından iş bu davanın reddine karar verilmesini talep etmekle, yapıldığı iddia edilen bu ödemenin araştırılarak sigorta şirketinin sorumlu olduğu limiti aşıp aşmadığı hususunun değerlendirilmemesi doğru görülmemiştir. Öte yandan, dolaylı zararlar sebebiyle yöneltilecek tazminat taleplerinin teminat dışı kaldığı açıkça belirtilmiştir. Kazanç kaybı, gerçek zarar dışında aracın hasarlanması sebebiyle uğranılan dolaylı bir zarar olması sebebiyle poliçe teminatına dahil değildir. Kazaya neden olan aracın zorunlu trafik sigorta poliçesi ile sigortacısı olduğu davalı sigorta şirketi gerçek zarardan sorumlu olup, kazanç kaybı gideri teminat kapsamında olmadığından sorumlu tutulamayacaktır. Genel Şartlardaki hükümlerin gözönüne alınmadan karar verilmesi isabetli değildir.